Giderken...

Yağmur yağacak mıydı ? Camı açıp kafasını dışarı çıkarıp gökyüzüne baktı. Yağmur bulutu yoktu ama hava kapalıydı.Yola çıkacaktı, bavulunu hazırlamalıydı.Bu şehri terk ettiği her zaman yağardı, kapanırdı hava ve hüzün koynuna istemese de kaçardı.

Giderken, yıllar önce bu şehri terk ederken, terk ettiğini bilmeden bir gidip hemen döneceğini düşünüp bavulunu bile toplamayıp sıkış tekiş doldurup gittiği o günde kara bulutları vardı gökyüzünün, giderken bir tek o ağlıyor diye düşünmüştü.
Üstünden bir dolu yağmur, binlerce kar tanesi, bir dolu köprü geçişi her seferinde neredeyse bu kentin şarkılarına yakalanış radyodan. Aniden kesilen başka şeylerin hatırlanışıyla konuşmalarda, gülerken bir sızı göğüsünde bir sıkıştırış, denizin ortasında hiç bir kara görünmezken bu deniz olmayan kenti görmek için ufka bakmak.
Rastlamak için öyle kendisini aradığını düşünmediği gözlerle karşılaşmak için kitapçı tezgahlarını karıştırmak öğleden sonraları boş kaldığında yapamadığına hayıflanmak bu şehirde olamamak.
Bu şehir büyük bir ihtimalle yıllar öncesinde gidip ortadan kaybolduğunda kendisi için " Bir şey söylemedi giderken, biraz gezer dolaşır sonra döner diye bekledik. Dönmedi. Bıraktıklarını almaya da gelmedi birini de göndermedi. Arayıp sormadı da." diyerek yokluğunu eksikliğini söylemiştir birilerine.
Yine başlıyordu yağmur. Bavulunu toplamaya başladı.    

Yorumlar